6 Önemli Japon Tekniği

6 Önemli Japon Tekniği

Dili, felsefesi, kültürü ve teknolojisiyle dünyanın en özgün ülkelerinden olan Japonya, binlerce yıllık gelenekleriyle de karakteristik bir tarihe sahip.
 
Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler'in verilerini referans alarak yayınladığı verilere göre dünyada 84.1 yaş skoru ile yaşam beklentisi en yüksek bireylerin yaşadığı ülke. Sağlık ve beraberinde gelen uzun ömür avantajını uzun yıllardır elinde tutan Japonların böyle bir ayrıcalığa sahip olmasının elbette çeşitli nedenleri var. Bu nedenlerin başında da Japon minimalizmi olarak geçen ve Zen Budizmi’nden doğan sadelik üzerine kurulu anlayış geliyor.
 
Japonlar yalnızca ihtiyacı kadar ve işlevsel olana yer açıyor. Gereksinim duyulmayanı hayatın her alanından uzaklaştırarak bu basit ve yalın yaklaşımla yaşamsal alışkanlıklarınıda belirliyor.
 
1) İKİGAİ
 
"Varlık nedeni" anlamına gelen Japonca bir kavramdır. İkigai, genellikle kişinin hayatındaki değer kaynağını veya hayatını değerli kılan şeyleri belirtmek için kullanılır. Türkçeye çevrildiğinde kelime kabaca "uğruna yaşadığınız şey" ya da "sabah uyanma sebebiniz" anlamına gelir. Her birey için kişiseldir ve yaşamlarına, değerlerine ve inançlarına özgüdür. Kişinin ikigai hissetmesini sağlayan faaliyetler asla bir bireye zorlanmaz; genellikle kendiliğinden olurlar ve her zaman istenip üstlenirler, bireysel tatmin ve hayata anlam duygusu verirler.
 
İkigai varlığının daha düşük bir stres seviyesi ve genel olarak sağlıklı olma hissi ile ilişkili olduğu istatistiksel olarak kanıtlanmıştır.Çalışmalar ayrıca ikigai'nin Japon halkı arasında uzun ömür ile ilişkili olduğunu ortaya çıkarmaktadır .
 
2) WABİ SABİ
 
Hiçbir şey sonsuza dek sürmez ve hiçbir şey mükemmel değildir. Wabi-sabi, doğadaki kusurların her alanında güzellik bulmanın düşüncesidir. Aynı zamanda Buda'nın öğretisinden derinden etkilenir ve Budist düşünce ile birbirine bağlanabilir.
 
Doğal ve saf olanı tarif etmekle en doğal ve ham formda olmanın güzelliğini kabul etmenin zarif bir yoludur. Batı dünyası, güzellik kavramını her geçen gün gittikçe daha rafine hale gelen ve daha ulaşılmaz bir olguya dönüştürdü. Bu durum doğal güzellik fikrini bozdu ve var olan kusurlarla mücadele etti. Aksine Japon inancı ve wabi-sabi kavramı insanları ve herşeyi kusurları ile kabul eder.
 
Wabi-Sabi felsefesi ile kusurların kabul edilmesi ve kişinin kendisiyle barışması için paraya veya büyük başarılara ihtiyaç bulunmadığının anlaşılması için iyi bir başlangıç olacaktır. Önemli olan sessiz güzelliğin takdir edilmesidir. Wabi-Sabi, her şeyi olduğu gibi kabul etmeyi ve enerjiyi değiştirmek yerine takdir etmeye yöneltmeyi öneriyor. 
 
Zen felsefesi, Wabi-Sabi’ye ulaşmak için yedi aşama öngörmüş: 
  • Kanso - basitlik
  • Fukinsei - asimetri veya düzensizlik
  • Shibumi - sade güzellik
  • Shizen - bahanesiz doğallık
  • Yugen - ince lütuf
  • Datsuzoku - bağımsızlık
  • Seijaku – huzur
 
3) SHOSHİN
 
Bir konuyu araştırırken, konu hakkında ileri derecede bilgi sahibi olmasına rağmen, sanki yeni öğrenmeye başlıyormuş gibi açık, hevesli ve önyargısız bir tutum takınılmasını ifade eder. Özellikle Zen Budizm ve Japon savaş sanatları eğitiminde kullanılır.
 
Düşünün ki yeni bir şeyler denemek istiyorsunuz. İlk defa bir şeyler keşfeden çocuklar gibi, tüm bilgileri öğrenmeye ve düşünmeye isteklisiniz. Gerçek bir acemi olduğunuzda, algılarınız yüksek ve açıktır. Öte yandan, bir alanda uzman biri olduğunuzu düşünün. Uzmanlığın getirdiği bazı tehlikeler olabilir. Çünkü her şeyi bildiğinizi düşünebilirsiniz. Bu yüzden de, çoğu kişi “Ben bunu zaten biliyorum” diyerek yeni bilgilere daha az açık olabilir. Tam da bu anlattığım iki olay arasındaki ince çizgide olan bir konsept aslında Shoshin. Shoshin, başlangıç zihni anlamına geliyor. Ve bir konuda uzman olsanız bile, o konu hakkında sanki her zaman yeniden öğreniyormuş gibi hevesli ve önyargısız olmamız gerektiğini hatırlatan bir kavram. Eğer bir konunun %90'ına hakimseniz bile, geri kalan %10'luk kısmı için çabalamanız gerekiyor.
 
Shoshin kavramını benimsemek için yardımcı olabilecek davranışlar:
 
1 - Her tartışmayı kazanma ihtiyacından vazgeçmek.
 
Benim kazanmam için başkalarının kaybetmesine gerek yok. Bir şeyleri kanıtlama ihtiyacının olmaması, yeni bir şeyler öğrenme olasılığımızı arttıyor.
 
2- Karşımızdakini dinlemek
 
Konuşacağımız anı beklemek yerine, karşımızdakini dikkatle dinlemek ve ‘bana bundan biraz daha bahset’ demek de shoshin kavramını güçlendirdiği söyleniyor.
 
3- Bir aptal olduğumuzu varsaymak
 
Nassim Taleb kitabında “Her hafta grubuma hepimizin aptal olduğumuzu ve hiçbir şey bilmediğimizi hatırlatmaya çalışıyorum” diyor. Hepimiz birinden ve bir yerden bilgi öğrenmek zorundayız, bu yüzden de hepimizin düşünceleri aslında birbirinden değerli. Evet, hepimizin mutlaka noksan olduğu bir konu ve uzmanlaşmaya çalıştığı tarafları var. Fakat ön yargılarımızı bırakmaya hemen başlayıp, yeni başlangıç zihnimizle olaylara bakmaya başladığımızda, zihnimizin var olandan daha çok fayda üretme kısmına yöneleceğini düşünüyorum
 
4) KANBAN
 
Yapılacak işler, hazırlanılacak sınavlar, akıp giden hayat ve başarısızlık korkusu tüm bunlar, beynimizin içinde kaldıkça büyür büyür ve artık başa çıkılmaz bir hale gelir. Biz öyle olduğuna inanırız. Önümüzde koca koca sıradağlar görürüz. Sizce neden başa çıkılmaz hale gelir? O küçük tepeler nasıl oldu da koca dağlara dönüşüverdi? Beynimizin negatif eğilimlidir. Bir günde ürettiği binlerce düşüncenin yaklaşık %70’inin negatif olduğuna inanılıyor. Peki beynimiz negatife âşıkken biz yapacağız? 
 
Kafanda dönüp duran şu, bu, o vs. Tüm işleri yaz, not al ve görselleştir. Önünde ne olduğunu gör ve belirsizlikleri bitir. Zaten KANBAN pano veya işaret veren tahta anlamına gelmektedir. Sorunlarını görünür kıl. Bir not; hani bizim dizilerde de geçer, “Gözümün gördüğü hiçbir şeyden korkmam.” Bu sözü 1940 da sistem haline getiren kişi, Taiichi OHNO’dur.45 yılını Toyota fabrikasında geçiren endüstri mühendisi Taiichi OHNO, KANBAN sistemini üretim sistemlerinin daha verimli çalışması için geliştirdi. Bu sistemi kendimiz için nasıl kullanacağız? Herkes hayatında en az bir kez büyük işlerin üstesinden gelmek için uğraşmalı.Hata yapmaktan korkmayın.Bir şeyi yapamayacağınızı söylemeden önce DENEYİN. Bir deneyelim ve görelim. Başarıdan daha çok başarısızlık gördüm. Bunun için öncelikle, zihnimizde bir temizlik hareketi başlatacağız. Görünmeyenleri görünür kılıp, nereden başlayacağımızı belirleyeceğiz.
 
1. Bölüm:
Başlangıçta beyaz bir A4 kâğıdı ya da bir tahta kullanabilirsiniz. Her neyi tercih ettiysek, bunu üç bölüme ayırıyor ve isimlendiriyoruz. İlk bölüme; yapacaklarım, yapılacaklar. Bu kısma yapmamız gereken tüm işleri yazıyoruz.
 
2. Bölüm:
İkinci bölüme yani odak bölümüne; yapıyorum ya da başladım adını verebilirsiniz. Birinci bölümden acil ve önemli olanlardan birer, ikişer ya da üçer ama en fazla, üç tanesini alıp bu bölüme yazıyoruz. Zaman kaybetmeden başlıyoruz. Bu kısım bizim harekete geçtiğiniz kısımdır, hareket sonrası biten işlerimizi üçüncü bölüme kaydırıyoruz.
 
3.Bölüm:
Bu bölüme; yaptım, bitti, tamamladım, ohh be gibi adlar verebilirsiniz. Bizi diğer işlerimiz için motive edecek kısım işte tam da burasıdır.
 
5) KAİZEN 
 
Japonca bir birleşik sözcük olan kai değişim, zen ise daha iyi anlamına gelmektedir. Belirli bir zaman diliminde süreçlere yönelik, çalışan, süreç, zaman ve teknolojide yavaş yavaş; fakat çok sayıda hızlı bir gelişme sağlamayı ve maliyetlerde düşmeyi ifade eden bir kavramdır.
 
Kaizen felsefesinin temel prensipleri
  • Sorunu kabul edin. Çok para gerektirmeyen projeleri seçin. Önce "bizim" problemlerimize bakın "Onlarınkine" değil, Tek ölçü ekonomik çıkar olmamalıdır.
  • Önceliği saptayın. Projeyi kalite, maliyet, dağıtım vs. ilkelerine dayalı olarak yürütün.Planla, yap, kontrol et, harekete geç (PDCA) çevrimin izleyin.
  • Doğru çözüm araçlarını kullanın. Kaizen'in sorunlara yaklaşımı "Hoş Geldiniz Problemler" şeklindedir. Çünkü; sorun olmayan yerde gelişme de olamaz. Sorunlar, büyük kısmı su altında kalmış potansiyel sorunların su yüzene çıkan kısımlarıdır, su yüksekliği azaldıkça daha çok görünür hale gelirler.
  • Bölümler / Departmanlar arası engelleri kaldırmak gerekir.
 
6) KAKEİBO
 
Hane halkı finans günlüğü olan Kakeibo, Japon halkının 1904 yılından beri kullandığı bir tasarruf sanatıdır. Hane halkı bütçesinde %35 iyileşme vaat eden Kakeibo geleneğinin temeli, gider gözlemi yapmaya ve aylık hedefler belirlemeye dayanıyor. Her masrafı ve hedefi kayıt altına alarak tasarruf yapmanın ve birikime katkı sağlamayı amaçlayarak haftalık ve aylık periyotlarla ilerliyor. 
 
Kakeibo geleneğinin temel soruları 
1.soru: Kullanabileceğim para ne kadar? 
Ay başında sabit gelir ve giderlerinizi yazmak. Böylece aradaki fark ile ayın kalanında ne kadar paranız olacağını öğreniyorsunuz. Kakeibo, buradaki en önemli noktanın hem gelir hem de giderleri kalem kalem doğru bir şekilde hesaplamak ve sonucu kayıt altına almak olduğunu söylüyor. 
 
2.soru: Ne kadar biriktirmek istiyorum? 
Bu sorunun işlevi, aylık birikim hedefi belirlemeye yardımcı olmaktır. Hedef belirledikten sonra yapmanız gereken tek şey haftalık harcama limiti oluşturup bu limite sadık kalmak. 
 
3.soru: Ne kadar harcıyorum? 
Harcamaları günlük ve kategorileriyle beraber not etmenizi istiyor. Bu kategorileri ise dört başlıkta topluyor: 
Hayatta kalma: gıda, sağlık, ulaşım, varsa çocuklar 
Opsiyonel: restoran, alışveriş, etkinlik 
Kültür: gösteri, sinema, kitap, müzik, dergiler 
Ekstralar: Düzensiz etkinlikler (hediyeler, tadilatlar, arızalar, onarımlar vs.) 4.soru: Gelecek ay değiştirmem gerekenler neler? 
Ay sonunda ilk 3 sorunun cevaplarının yazdığı notları inceleyerek hedeflerinizin ne kadarını gerçekleştirdiğinizle yüzleşmenizi ve önünüzdeki ay için yeni kararlar almanızı sağlıyor. Chiba, bu yöntemin harcama ve hedefler için kişiyi “bilinçli düşünmeye” yönlendirdiğini söylüyor. Yöntemi uygulamanın değişmez kuralı ise soruların cevaplarının yazılı olarak kayıt altına alınmasından ibaret.
 

YORUMLAR

    Bu konuya henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...

YORUM YAZ